Gazze-Filistin Enformasyon Merkezi İşgal güçleri tarafından suikastle öldürülmesinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen Şeyh Ahmet Yasin sadece Filistinlilerin değil onu mücahit bir komutan olarak tanıyan İslam ümmetinin zihnindeki tazeliğini hala muhafaza ediyor. Felçli bedeni ve tekerlekli sandalyesiyle siyonistleri korkutmayı başarınca onu öldürmeye yeltendiler. Onun şehit edilişinin her karesi Filistinlilerin zihinlerine yer etmiş durumda. İmam, daima temenni ettiği gibi şehit olarak hayata veda etti, unutmamaya ve gaspçı katile açık vermemeye yemin etmiş ümmet ise onun şehadetiyle hayat buldu. Şehadetle Randevu Şehadet randevusu üzerine, şeyhimiz 22 Mart 2004 yılında, temellerini takva ve hak üzere inşa ettiği "İslam Akademisi" mescidinde sabah namazını eda ettikten sonra tekerlekli sandalyesiyle dışarı çıktığında işgal uçakları ona doğru üç füze ateşledi. Şeyh, içlerinde iki refakatçisinin de bulunduğu 8 kişiyle birlikte yaradanına doğru son yolculuğuna çıktı.
Kanlı Olayın Gelişimi Sabah saat 5.20 sularında siyonist helikopterleri 66 yaşındaki felçli Şeyh İmam Ahmet İsmail Yasin'i vurmak için 3 füze fırlattı. O sırada şeyh, sabah namazını kılmış tekerlekli sandalyesini iten iki refakatçisiyle birlikte Gazze'de nüfusun kalabalık olduğu Sabra Mahallesinde bulunan mescitten çıkıyordu. Füze Şeyhin Sandalyesine İsabet Etti Filistin'deki insan hakları örgütlerinin kayıtlarına göre füzelerden biri doğrudan Şeyh Yasin ve beraberindeki iki kişiye isabet etti ve bedenleri paramparça olmuş bir halde olay yerinde şehit düştüler. Aralarında şeyhin 37 yaşındaki oğlu İmam Abdülhamit ve 33 yaşındaki Abdulgani'nin de bulunduğu 4 kişinin daha şehit düşmesine ve 17 kişinin de yaralanmasına sebep olan diğer iki füze de aynı bölgeyi vurdu. Olayın meydana gelmesinden sonra, başında uluslararası savaş suçlusu Ariel Şaron'un bulunduğu işgal hükümeti, felçli şeyhin öldürülmesinden duydukları mutluluğu dile getirdi. Yahudi basını, siyonist resmi kaynaklarından, suikast olayına işgal hükümeti tarafından onay verildiğini ve Şaron'un kanlı operasyonun uygulanışını bizzat takip ettiğini nakletti.
Olay günü suikastin gerçekleştirildiği mescidde namaz kılanlardan biri, güçlü bir patlama sesi duyduğunu ve şeyhin yaşayıp yaşamadığından emin olmak için etrafa bakındığı söyledi ve patlamadan sonraki ilk anı şöyle anlattı: "Şeyh Ahmet Yasin'in nerede olduğunu öğrenmek için etrafa baktım onu yerde yatarken, sandalyesi parçalanmış bir halde gördüm. İnsanlar panikle sağa sola kaçışmaktaydı. Bundan sonra iki füze daha düştü." Başka bir görgü tanığı, üç kuvvetli patlama sesi duyduktan sonra olay yerine koştuğunu ve Şeyh Yasin'in kanlara bulanmış sandalyesinin parçalarını gördüğünü söyledi. Sevenlerinin Öfkesi Suikast haberinin duyulmasından sonra yüz binlerce kişi, Gazze ve Batı Yaka sokaklarına dökülüp hüzün ve öfke seli halinde intikam sloganları atarak yürüyüş yaptı. Direnişçiler, işgalcilerin bulunduğu bölgelere, siyonist kasapların işlediği suça verilecek net cevabın ilk adımı olarak kabul ettikleri birkaç saldırı düzenledi. Bu, Şeyh Yasin'in uğradığı ilk suikast girişimi değildi. Daha önce de işgal uçakları, 6 Eylül 2003 tarihinde Gazze'de, o zaman şeyhin yardımcısı konumunda olan şu anki Filistin Hükümeti Başbakanı İsmail Heniyye ile birlikte kullandığı daireyi bombalamış ancak şeyh, suikast olayından son anda kurtulmuştu. Şehit Olma Onuru… Ve İmamın Hayatından Son Kareler Şeyh Ahmet Yasin'in şehit edilişinin Filistinlilerin gönüllerinde bıraktığı acıya rağmen, sabah namazını eda ettikten sonra böylesine vahşi bir şekilde şehadet şerbetini içmesi, Allah dostu bu adamın kerametini göstermiş oldu. Özellikle de, sadece saatler önce yatağında doğal yollardan ruhunu teslim etmek üzereyken Allah'ın ona iyileştikten sonra tarihin belleğinde ebedi olarak kalacak büyük bir şehadeti kader olarak tayin etmesi bunda etkili oldu. Şehit İmam, ailesinin ve refakatçilerinin ifadesine göre şehit oluşundan 36 saat önce geçirmekte olduğu şiddetli akciğer iltihabının etkisiyle sandalyesinden düşecek gibi olmuştu. Çoğunlukla onu konuşamayacak hale getiren nefes darlığına tutuluyordu. Gazze'nin güneyindeki Sabra Mahallesinde bulunan evinde, çocukları ve etrafında dört dönen refakatçileri koşup tekrardan onu yerine oturttular. Sonra da zor nefes alır bir durumda onu tedavi göreceği Daru'ş Şifa Hastanesine götürdüler. Refakatçileri Gazze sahilinin karşısında işgal ordusuna ait kıpırdanmalar olduğunu fark edince onu acı çekmesine rağmen hastaneden çıkarıp eve götürmekte ısrar ettiler.
Ölüm Döşeğinden Şehadetle Kucaklaşmaya O gece yanından ayrılmayan refakatçısı şeyhin sağlık durumunun çok kötü olduğunu, nefes darlığından kaynaklanan acıları sebebiyle bir an bile gözüne uyku girmediğini ve ölmek üzere olduğunu vurguladı. Pazar günü sabahı yani olayın cereyan etmesine 24 saatten az bir zaman kala, şeyh evinden çıkmadı. Sağlık durumu çok kötüydü ve o süre boyunca bir türlü kurtulamadığı nefes darlığı nöbetlerini yatıştırmak için ilaç alması zorunlu olduğu halde, yemek yiyemedi. Şeyhin refakatçileri Pazar günü boyunca şehrin en güney kısmında yer alan, yani şüpheli askeri hareketlere tanık olan Nitzarim yerleşim biriminin yakınındaki Sabra Mahallesi semalarında İsrail keşif uçaklarının normal olmayan faaliyetlerde bulunduğunu fark ettiler. Bu şüpheli hareketlenme karşısında şeyhin yardımcıları onu geceyi geçireceği başka bir yere götürmeye karar verdiler. Onunla yapılan istişareyle yatsı namazını, mütevazı evine birkaç yüz metre uzaklıktaki "İslam Akademisi" mescidinde kıldıktan sonra yeni bir sığınağa nakledilmesi kararlaştırıldı. Geceyi İhya Mescitte itikâf ve itaatten sonra ona şehadeti bağışlaması, Allah'ın lutfuna bir ön hazırlıktı. İmam yatsı namazını kıldıktan sonra mescitte kalmakta ısrar etti ve itikâfa girmeye niyet ettiğini, sabah namazını da kıldıktan sonra oradan ayrılacağını bildirdi. Bu ısrar karşısında yardımcıları onun isteğini yerine getirmekten başka çare bulamadılar. Çocuklarının eve döndüğü bir vakitte yardımcıları onun yanında kaldılar ve o da nefes darlığı yüzünden çektiği acılara rağmen bütün gece namaz kıldı, Allah'ı zikretti. Oruçlu Gitti O gece şeyhle birlikte itikâfa girenler sabah namazı vaktinin girmesine yakın sağlık durumunda ani bir iyileşme olduğunu, yardımcılarıyla ve namaz kılmak için mescide gelen kişilerle konuşmaya başladığını vurguladılar. Ahmet Yasin'in öldürülmeden önce namaz kıldığı mescitte namaz kılanlardan biri olan 29 yaşındaki genç Bessam Şanubi şeyhle konuştu. Şeyh ona: "Vallahi oğlum sabaha karşı saat 2'de uyuyup sabah namazını kılmak için 3'te uyandım" dedi. Cami imamı, şeyhin namaz kılanlarla ve yine namaz için gelmiş 9 yaşlarındaki bir çocukla konuşmaya daldığını görünce namazı biraz geç kıldırdı. Namazdan sonra refakatçileri, iki oğlu ve yanında namazı eda eden komşularıyla birlikte onu eve götürmeye karar verdiler. Şeyhin Son Sözleri Şenubi, Filistinli mültecilere iş ve yardım sağlama örgütünde (UNRWA) çalışan ve onun yanında yürüyenlerden birinin, Şeyh Yasin ve refakatçilerine "Dikkatli olun uçuş yapılıyor Yasin'i vurabilirler" dediğini, şeyhin cevabının ise "Onları Allah'a bırak; kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter" olduğunu söyledi. Füzenin fırlatılmasından birkaç saniye önce refakatçilerden biri, şeyhin komşularından birine bir şeyler sormak için yönelmişti ki tekrar ona döndüğünde birinci Hellfire füzesi şeyhin karnını delil deşik etmişti bile. Şeyh şehit düşmüş ve Rabbiyle oruçlu olarak buluşmuştu. Hatırası sadece Filistinlilerin değil bütün ümmetin kalbinde ve zihninde, bu ümmetin onurunun adı ve izzetinin sembolü olarak kaldı. O davası için, Filistin, Kudüs ve Aksa için yaşadı ve hep temenni ettiği gibi şehit olarak öldü. |